İdare Hukuku ve İdari Yargı Uluslararası Sempozyumu (International Symposium On Administrative Law and Administrative Jurisdiction - ISALAJ 2023), Balıkesir, Turkey, 20 - 22 July 2023, pp.173-176
THE MORAL COMPENSATION LIABILITY OF ADMINISTRATION CAUSED BY EARTHQUAKE
Moral damage; It can be defined as the state of pain, suffering and grief that occurs as a result of adversely affecting the mental and/or physical integrity of individuals in the face of a certain incident against their life or property, or arises when situations that harm the honor and dignity of individuals or other personal rights appear. Moral damage is a concept that brings forward, in the context of legal science, the liability of moral compensation and is increasingly being the subject of lawsuits along with the development of the rule of law principle.
As is known, according to article 125/final provision of the 1982 Constitution, the administration is obliged to pay the damages arising from its acts and actions. The concept of "damage", which is expressed in the aforementioned commanding provision of the Constitution, refers not only to material damages, but also to moral damages. As is also known, the concept of "acts and actions" in the aforementioned provision is not only the damages arising as a result of a positive activity or action of the administration; It also covers the negative damages that occur in cases where it does not act on the issues for which it is responsible and remains inactive. Accordingly, the necessity of compensating moral damages as well as material damages resulting from the (positive or negative) acts and/or actions of the administration is a requirement of the prevailing provision of the Constitution. Apart from this, it can be stated that some general principles of law, such as the "state of law" or "legal security principle", require the administration to be held responsible for moral damages.
The issues that "the administration has the liability to compensate for the material damages caused by the earthquake to a certain extent", "the administrative authorities are obliged to cover the material damages caused by the earthquake in proportion to their faults or responsibilities", "the earthquake cannot be considered as a force majeure in terms of the compensation obligation of the administrations", and finally "the administration cannot avoid its liability by citing this reason" are widely accepted issues in both judicial jurisprudence and doctrine.
However, whether the administrative authorities have moral compensation obligations due to the earthquake; if there is such an obligation, what is the source, conditions and type of this liability; to which administrative authorities the claims for moral damages arising from earthquakes can be directed; who is entitled to claim moral damage; what are the issues to be considered in terms of proof of moral damage; whether the claims for moral damage are bound for any period of time; how and to what extent the moral damage obligations of administrative authorities should be calculated; Whether there will be a distinction between pre-earthquake activities and post-earthquake activities in terms of moral compensation claims; the extent to which the degree of fault or social status of the injured person will be taken into account in the claims for moral damage; whether the existence of a material damage is also necessary in order to be able to talk about moral damage; whether the developing and changing technology has any effect on the moral damage liability of the administration; the date from which the period should start in calculating the amount of moral damage; whether the right to demand moral damage is a right to inherit; whether legal persons as well as natural persons can claim moral damages; issues such as which judicial branch is responsible for moral damage claims against the administration, and finally, the approach of the doctrine and judicial authorities to the subject are issues that need to be specifically examined and clarified.
In our study, answers to these and similar questions will be sought, judicial jurisprudence will be included as well as doctrinal views, so that the scope and limits of the subject will be determined and concretized as much as possible.
Keywords: Earthquake, Liability of Administration, Force Majeure, Moral Damage, Moral Compensation.
İDARENİN DEPREMDEN KAYNAKLANAN
MANEVİ TAZMİNAT SORUMLULUĞU
Manevi zarar; kişilerin can veya mallarına yönelik belirli bir hadise karşısında ruh ve/veya beden bütünlüklerinin olumsuz yönde etkilenmesi neticesinde ortaya çıkan veya kişilerin şeref ve haysiyetini ya da sair kişilik haklarını zedeleyen durumların vuku bulması üzerine söz konusu olan elem, ıstırap ve keder hali olarak tanımlanabilir. Manevi zarar kavramı, hukuk bilimi açısından, manevi tazminat sorumluluğunu gündeme getiren ve hukuk devleti ilkesinin gelişimine paralel şekilde ve giderek artan oranda dava konusu edilen bir kavramdır.
Bilindiği üzere 1982 Anayasası madde 125/son hükmüne göre idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü kılınmıştır. Anayasanın söz konusu âmir hükmünde ifade edilen “zarar” kavramı sadece maddi anlamdaki zararları değil aynı zamanda manevi anlamdaki zararları da ifade etmektedir. Yine bilindiği üzere, söz konusu hükümde yer alan “eylem ve işlem” kavramı idarenin sadece müspet anlamdaki bir faaliyeti veyahut bir hareketi neticesinde ortaya çıkan zararları değil; sorumlu olduğu hususlarda harekete geçmeyip hareketsiz kaldığı durumlarda ortaya çıkan menfi anlamdaki zararları da kapsamaktadır. Buna göre idarenin (müspet ya da menfi) eylem ve/veya işlemleri neticesinde ortaya çıkan maddi zararların yanı sıra manevi zararların da tazmin edilmesi gerekliliği başta anayasanın âmir hükmünün bir gereğidir. Bunun dışında “hukuk devleti” ya da “hukuki güvenlik ilkesi” gibi birtakım hukukun genel ilkelerinin de idarenin manevi zararlardan sorumlu tutulmasını zorunlu kıldığı ifade edilebilir.
İdarenin deprem sebebiyle ortaya çıkan maddi zararları belirli ölçüde tazmin etme sorumluluğunun bulunduğu, idari mercilerin deprem sebebiyle oluşan maddi zararları kusurları ya da sorumlulukları oranında karşılamakla yükümlü oldukları ve idarelerin tazminat yükümlülüğü açısından depremin bir mücbir sebep sayılamayacağı ve nihayet idarenin bu gerekçeyi öne sürerek sorumluluktan kurtulamayacağı hususları hem yargı içtihatlarında hem de doktrinde genel kabul görmüş bir husustur.
Bununla birlikte idari mercilerin deprem sebebiyle manevi tazminat yükümlülüklerinin bulunup bulunmadığı; eğer böyle bir yükümlülükleri söz konusu ise bu sorumluluğun kaynağının, şartlarının ve türünün ne olduğu; deprem kaynaklı manevi tazminat taleplerinin hangi idari mercilere yöneltilebileceği; kimlerin manevi tazminat talep etme hakkına sahip oldukları; manevi tazminatın ispatı açısından göz önünde bulundurulması gereken hususların neler olduğu; manevi tazminat taleplerinin herhangi bir süreyle bağlı kılınıp kılınmadığı; idari mercilerin manevi tazminat yükümlülüklerinin nasıl ve ne oranda hesaplanması gerektiği; manevi tazminat talepleri açısından deprem öncesi faaliyetler ile deprem sonrası faaliyetler arasında herhangi bir ayrıma gidilip gidilmeyeceği; zarar görenin kusur derecesinin ya da sosyal statüsünün manevi tazminat taleplerinde ne ölçüde dikkate alınacağı; manevi tazminattan söz edebilmek için ortada maddi bir zararın varlığının da ayrıca gerekip gerekmediği; gelişen ve değişen teknolojinin idarenin manevi tazminat sorumluluğu üzerinde herhangi bir etkisinin bulunup bulunmadığı; manevi tazminat miktarının hesaplanmasında sürenin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiği; manevi tazminat talep etme hakkının mirasçılığa elverişli bir hak olup olmadığı; gerçek kişilerin yanı sıra tüzel kişilerin de manevi tazminat talep edip edemeyeceği; idareye karşı öne sürülecek manevi tazminat talepleri açısından hangi yargı kolunun görevli olduğu ve nihayet doktrin ve yargı mercilerinin konuya yaklaşımı gibi hususlar özel olarak incelenmesi ve açıklığa kavuşturulması gereken hususlardır.
Çalışmamızda bu ve benzeri sorulara cevaplar aranacak, doktrin görüşlerinin yanı sıra yargı içtihatlarına da yer verilecek ve böylece konunun kapsam ve sınırlarının tespit edilmesine ve mümkün mertebe somutlaştırılmasına çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Deprem, İdarenin Sorumluluğu, Mücbir Sebep, Manevi Zarar, Manevi Tazminat.