EGE ZİRVESİ 13. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ, İzmir, Turkey, 13 - 15 June 2025, pp.12-19, (Full Text)
Modernleşme literatüründe alim ile modern entelektüel figürleri arasında keskin bir epistemik kopuş olduğu yönündeki yaklaşımı oldukça kabul gören bir yaklaşımdır. Literatürdeki yaygın anlatıya göre, geleneksel İslamî bilgi rejimi —özellikle fıkıh— aşkın ve dogmatik bir hakikat üretirken; modern aydın, seküler devletin rasyonel bilgi aktörü olarak ortaya çıkmış ve ulemanın yerini almıştır. Şerif Mardin merkez-çevre teorisinde bu geçişi bir elit dönüşümü olarak tanımlarken; Niyazi Berkes ve Bernard Lewis gibi isimler modernleşmeyi gelenekten kopuş olarak değerlendirmektedir. Bu çalışma ise, Michel Foucault’nun “hakikat rejimi” ve Talal Asad’ın İslamî bilgi biçimlerinin antropolojik sürekliliği üzerine kurduğu kavramsal çerçeveden hareketle, alimden aydına geçişi epistemik kopuş olarak gören yaklaşımı sorgulamaktadır. Foucault’nun bilgi-iktidar ilişkisi ve Asad’ın söylem içi norm üretimi anlayışı doğrultusunda hem alim hem de modern aydın figürlerinin, dönemin bilgi rejimleri içinde yorumlama yetkisi ve meşruiyet üretme işlevi bakımından benzer konumlar üstlendikleri savunulmaktadır. Bu görüş çerçevesinde, alim kutsal metin yorumuyla, aydın ise bilimsel bilgi aracılığıyla siyasal iktidarın yeniden üretimine katkı sunar. Dolayısıyla bu çalışma, alimden aydına geçişi bir kopuş değil, yorumlama rejiminin seküler biçimde yeniden yapılandırılması olarak ele almakta; bilgi otoritesinin dönüşen formlarla süreklilik taşıdığını ileri sürmektedir.