Marife Dini Araştırmalar Dergisi, vol.1, no.1, pp.77-94, 2001 (Refereed Journals of Other Institutions)
Kadınların şahitliği geçmişte ve
günümüzde İslâm hukukunda tartışılan konuların başında gelmektedir. Şâhitlik;
bir kimsenin başkasındaki hakkını ispat için şâhidin görerek bildiği şeyi,
hâkimin huzurunda ve tarafların karşısında, “şehadet ederim (gördüm) ” sözüyle
ifade etmesidir. İslam hukukunda şahitliğin hukuki dayanağını, Kitap, Sünnet ve
icmâ delilleri teşkil etmektedir. İslâm hukukunda şahitlik meşrû görülmekle
birlikte şahitliği ifa edecek kişilerde birtakım şartların bulunması gerekli
görülmüştür. Âkil- bâliğ (akıllı-ergen) olmak, hürriyet, adalet, görme özürlü
olmama (olayın vukuunda), olayı bizzat görmek, zabt (şahidin tanık olduğu olayı
muhafaza edecek yeterlikte belleğe sahip olması), dilsiz olmamak gibi
nitelikler şahitlerde bulunması gerekli görülen genel şartlardır. İslâm ceza hukuk doktrininde zina suçu dışındaki had
ve kısas suçlarının ispatı için iki erkeğin şahitlikte bulunması şart
koşulmuştur. Zina suçunda ise, dört
kişinin (erkek) şahitliği gerekli görülmüştür. Hemen hemen bütün İslâm
hukukçularına göre had ve cinâyet suçları dışındaki hukuki davalarda ise, bir
erkekle birlikte kadınların şahitliği de kabul edilmiştir. Ancak bu tür davalarda,
iki kadının yaptığı şahitlik, bir erkeğin şahitliğine denk kabul edilir. Doğum,
bekâret gibi sadece kadınların muttali olabileceği hususlarda ise, kadınların
aralarında erkek şâhit bulunmaksızın tek başına şahitlik yapabilecekleri ifade edilmiştir.
İslâm
muhâkeme hukuku açısından baktığımızda kadınların şahitliğinin kabulü ya da
reddi noktasında değişik görüşler ileri sürülmüştür. Zaman zaman belirtilen
görüşler baz alınarak kadın-erkek eşitliği zaviyesinden İslâm’a karşı yersiz ve
de tutarsız iddiaların gündeme getirildiğini görmekteyiz. Yine bazen söz konusu
görüşlerden hareketle, İslâm’ın kadına yeterli ilgiyi göstermediği onu adeta
ikinci sınıf bir yaratık statüsünde değerlendirdiği iddiaları ileri
sürülmektedir. Aslında bu iddiaların bir kısmı hareket noktası itibariyle
kısmen de olsa tutarlı gözükmektedir. Zira kadınların şahitliğinin
reddedilmesinin veya tanıklıkta iki kadının bir erkeğe denk tutulmasının
gerekçeleri açıklanırken bazı kaynaklarda hiç de makul ve de isabetli olmayan
söz ve bilgilere yer verilmiştir.
İslâm ceza hukukunda had,
karşılığında kısas uygulanan cinâyet suçları ve fiziki cezanın söz konusu
olduğu ta’zir suçlarında kadınların şahitliği, çoğunluk hukukçular tarafından
geçersiz kabul edilmiştir. Buna karşılık hemen hemen bütün İslâm hukukçularına
göre had ve cinâyet suçları dışındaki hukuki davalarda, bir erkekle birlikte
kadınların şahitliği de kabul edilmiştir. Örneğin kısas yerine diyet
uygulanması gibi karşılığında mal (tazminat) söz konusu olan suçların ispatında
aralarında erkek bulunmak koşuluyla kadınların şahitliği (iki kadın + bir
erkek) kabul edilmiştir. Çoğunluğu temsil eden bu görüş sahipleri, kadınların şahitliğinin
kabul edilmemesinde şahitlik ile ilgili âyetleri, bazen lafzî bir yoruma tâbi tutmuşlar, bazen de
belirli bir konuda inen âyeti diğer konulara kıyas etmişlerdir. İslâm hukuk
metodolojisi açısından bunda yadırganacak bir şey yoktur. Ancak bu kıyas ve
lafzi yorum işleminin subjektif değil objektif ilkelere bağlanması ve bu
doğrultuda seyretmesi gerekir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla kadınların
şahitliği noktasında âyetler arasında yapılan kıyas ve lafzi yorumlarda, bu
kurala uyulmadığını görmekteyiz.
Kanaatimizce kadınların şahitliğinin had, kısas ve
fiziki ceza gerektiren ta’zir suçlarının ispatında reddi konusunda doğrudan bir
nass bulunmamaktadır. Sahâbi ve tabiîlere atfedilen sözlerde ise bir
birlikteliğin olduğundan söz etmek imkansızdır. Bu noktada çok farklı sözler
nakledilmiştir. Dolayısıyla bize düşen, tercih ettiğimiz ya da ileri sürdüğümüz
görüşün her şeyden önce İslâm’ın ana kaynaklarına aykırılık arz etmemesi ve
kamu maslahatını gerçekleştirir nitelikte olmasıdır. Başka bir ifadeyle tercih
edilen ya da ileri sürülen görüşün, zamanımızda uygulanabilirlik nitelik ve
gücüne sahip olması gerekmektedir.