Müsamahakâr Tutumun Yerleşmesinde Dünya Dinlerine Dair Genel Kültürün Önemi


Creative Commons License

Ay R.

Uluslararası Sosyal Bilimler ve Eğitim Bilimleri Kongresi (USVES), 10 - 11 April 2021, pp.273-274, (Summary Text)

  • Publication Type: Conference Paper / Summary Text
  • Page Numbers: pp.273-274
  • Ankara Yıldırım Beyazıt University Affiliated: Yes

Abstract

Müsamahakâr Tutumun Yerleşmesinde Dünya Dinlerine Dair Genel Kültürün Önemi

İslam ve diğer semavi dinler, bütün insanların ortak bir atadan, Hz. Âdem’den geldiğini öğretir. Budizm, Konfüçyüsçülük ve Taoizm gibi Uzak Doğu dinleri incelendiğinde de insanların köken birliğine ve kardeşliğine dair güçlü bir inanca sahip oldukları görülür. Yahudilik gibi kendini belli bir ırkın dini olarak konumlandırmış milli dinler hariç kurumsallaşmış yaygın dinler, insanlar arasında ırk, renk, dil ve coğrafya ayrımı yapmadan hepsini eşit kabul eder. Bu bildiride amacımız, özellikle çocuklara ve gençlere dünya dinlerinin ana kaynaklarına dayalı olarak öğretilmesi halinde onların tüm insanlara karşı müsamahakâr ve saygılı bir tutum geliştirebilecekleri tezini temellendirmektir.

İnsan, dünya dinleri ve kültürleri hakkında sahip olduğu bilgi ölçüsünde hoşgörülü ve kucaklayıcı davranır. Çok dinli, çok kültürlü, çok milletli kozmopolit şehir ve ülkelerde kişi farklı olana saygı duyma, hoş görme ve başkalarıyla uyumlu ilişkiler kurma becerisi ve alışkanlığı kazanır. Semavi dinlerden Hıristiyanlık ve İslam, sevgi, merhamet, adalet ve yardımseverlik öğütleriyle bütün insanlara iyi davranmayı sağlamaya çalışmaktadır. Semavi dinlerdeki gibi belirgin bir tek Tanrı ve ahiret inancına sahip olmayan Uzak Doğu dinleri de insanlarla ilişkilerde doğru, samimi, adil, merhametli, saygılı ve mütevazı olmayı tavsiye etmektedir. Hz. Muhammed’in “Hiçbiriniz kendisi için istediği şeyi kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olamaz.” (Buhari, İman: 7)  hadisi ile Konfüçyüs’ün “Bana yapılmasını istemediğim şeyleri başkasına yapmam.” (Konfüçyüs, 1998:  V/11) özdeyişi aynı derecede empatiye vurgu yapmaktadır.

Dinlerin kutsal değerleri ve mutlak doğruluk iddiaları iyi eğitilmemiş dindarlarda dışlayıcılığa sürükleme riski de taşımaktadır. “Yaratılanı yaratandan ötürü sevme” duyarlılığı, samimi sosyal ilişkilerde din farklılığını bile önemsizleştirebilir. Nitekim 600 yıllık Osmanlı tarihi boyunca her biri İslam, Yahudilik, Hıristiyanlık veya Zerdüştilik dinlerinden birine bağlı olan farklı ırklardan insanlar aynı şehirlerde, aynı mahallelerde uyumlu olarak yaşayabilmişlerdir. Çocuklar ve gençler farklı dinler tarafından öğütlenen ortak ahlaki değerleri öğrendikleri ve inanç farklılığının kargaşa sebebi değil, insani bir zenginlik olduğunu içselleştirdikleri takdirde geleceğin aktörleri olarak şimdiden saygılı bir birlikte yaşama kültürünü özümseyecek ve uygulayacaklardır.

Bu çalışma, farklı dinlerin ortak insani değerleri kendi kutsal metinleri esas alınarak ve İslam tarihindeki ve günümüzdeki başarılı birlikte yaşama tecrübeleri ortaya konularak hazırlanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Dinler Tarihi, Dünya Dinleri, Çocuklar, Gençler, Müsamahakâr Tutum, Ortak Değerler