Sistem Ofset Basım Yayım, Ankara, 2013
İSLAM
HUKUKUNA GÖRE ÖTANAZİ (ÖZET)
Eser, yazarın özgün doçentlik
çalışması olarak takdim edilmiş olup, “Giriş”, “Birinci Bölüm” ve “İkinci
Bölüm” müteşekkildir. Giriş bölümünde, ötanazi kavramı, kavramın tarihsel
serüveni, ilişkili terimler, ötanazinin çeşitleri gibi konular ele
alınmaktadır. Bu bağlamda ötanazi kavramı sanki modern zamanlarda gündeme
gelmiş bir konu gibi algılanmaktadır. Ancak eserde ötanazinin M.Ö. 280’li
yıllara dayanan bir geçmişi olduğu, süreç içinde de hemen her toplumda farklı
boyutları ile gündeme geldiğini ifade etmektedir. Birinci Bölümde ise, ötanazi
konusunda ilahi dinlerin yaklaşımlarına ve ötanazi hakkında çeşitli çevrelerin
görüşlerine yer verilmiştir. Eserde ayrıntıya girilmeksizin ötanazi ile bir
şekilde bağlantı kurulabilecek hemen her disiplinin yaklaşım ve
değerlendirmesine temas edilmiştir. İkinci Bölümde ise, ötanazi bütün
ayrıntıları ile İslam hukuku açısından ele alınmış ve çeşitlerine göre
kişilerin hukuki ve cezai sorumluluklarına işaret edilmiştir.
Eserde sonuç olarak İslâm dininde
insanın, yüce Allah’ın yarattığı saygın, mükerrem bir varlık olarak kabul ve
takdim edildiği, yeryüzünün şerefli halifesi olarak hayatını insanca
sürdürebilmesi için kendisine özgü hakları ve şüphesiz beraberinde yerine getirmek
durumunda olduğu sorumlulukları olduğu ifade ediliyor. Bu itibarla insana özgü
hakların, bir kısmının asla devredilemeyecek
nitelikte olduğu dile getirilmektedir. Yine bazı hakların olduğunu ve o hak
üzerinde hak sahibinin dahi tasarrufta bulunamayacağı belirtilmektedir. Buradan
hareketle ötanazinin de bu nitelikteki hayat hakkı/canın muhafazası ile
yakından ilintili olduğu ifade edilmektedir. Zira ötanazi konusunun odağında
kişinin hayat hakkı ve bu hakkın meşru bir zeminde kullanımı söz konusudur. Hayat
hakkı, günümüzde temel hak ve hürriyetler kapsamında ele alınan en önemli ve
belirgin bir hak çeşididir. Öyle ki, İslâmi literatürde zarûriyyât-ı dîniyye
olarak nitelendirilen değerler skalasında “hayatın/canın korunması” vazgeçilmez
bir madde olarak yer almaktadır.
İslâm hukukuna göre, hastanın
istemini yerine getiren şahsın hukukî ve cezaî sorumluluğu vardır ve sorumluluk
ötanazi çeşidine göre farklılık arz etmektedir. Aktif ötanazide, kişinin kendi
rızası ile canına kastettirmesi, fiili suç olmaktan çıkarmadığına göre, failin
kasten öldürme suçunda birincil ceza olan kısas cezasına çarptırılması daha
uygundur. Pasif ötanazide ise, bu istemi yerine getiren şahsın/hekimin kastına
göre hukukî veya cezaî sorumluluğu söz konusu olacaktır. Tedaviyi sürdüren
şahsa herhangi bir kusur isnadının mümkün olmadığı durumlarda, cezâî ve hukukî
sorumluluktan da bahsedilemeyecektir. Dolaylı ötanazide de benzer bir durum
mevcuttur. Doktorun hastayı öldürme kastı bulunmadığından ve bir taraftan
tahribat yapsa da tedaviyi hastanın rızası doğrultusunda yürüttüğünden
sorumluluğu söz konusu değildir.