Diyanet İlmi Dergi, vol.38, no.2, pp.83-106, 2002 (Other Refereed National Journals)
Değişme, sadece hukuki hükümlerde değil hemen hemen hayatın
her safhasında inkâr edilmesi ya da yok sayılması mümkün olmayan tarihi ve
sosyal bir olgudur. Ancak değişmeyi, toplum hayatında karşılaşılan problemlerin
çözümünde hukukiliğin-yasallığın alternatifsiz bir referansı olarak
değerlendirmek, değişmeden hareketle her yeniyi belirli ölçülere vurmadan,
araştırmadan almak ve her eskiyi de "işe yaramaz" düşüncesiyle terk etmek
yanlış olsa gerek. Her şeyden önce yasallığın, alınacak ve atılacak şeyleri
belirlemenin makul, objektif, insan tabiatına ve yaratılış amacına uygun
ölçüleri, aşkın ilkeleri olmalıdır.
İslam dini bazılarının iddia ettiği gibi sadece ahlaki ya da
ibadetlerle ilgili hükümler ihtiva etmez, aynı zamanda kendisine tabi olanlara
dünya ve ahiret huzurunu sağlayacak türden başka hükümler de içerir. İslam,
ahlak, hukuk, iktisat, siyaset gibi insanı ve toplumu konu edinen hemen her
alanla ilgili hükümler koymaktadır.
Her çağın ihtiyaç ve problemlerine cevap verebilecek nitelikte
hükümler içeren İslam hukuku, sadece takdir edilen ihtiyaç ve problemlerin
giderilmesini amaçlamaz aynı zamanda güçlü, caydırıcı üstünlüğe sahip ve
huzurlu bir toplum meydana getirmeyi hedefler. Aslında İslam hukuku bunun için
gerekli olan alt yapı ve kaynak zenginliğine de sahiptir. Kaynaklar ilahi ve
değişmez olma nitelikleri yanında esnek bir yapıya haizdirler. Kaynakları
zamana ve ortama göre anlama ve yorumlama için gerekli içtihat müessesesi
vardır. İslam hukukunun dinamizmi bu müessesenin işlerliğine endekslidir. Bu
müessesenin çalışması halinde, İslam hukuku donukluktan veya dondurulmaktan
kurtulacak, aksi takdirde özü itibariyle dinamik olan bir hukuk, donma
noktasına gelecek ve işlerliğini kaybedecektir. İnceleme konumuz olan
hükümlerin değişmesi de içtihat müessesesinin çalıştırılmasının doğal bir
sonucudur.
İslam hukukunda çevre ve zaman faktörleri diyebileceğimiz ve
fesadu'z-zeman (genel ahlakın bozulması), dış faktörler, siyasi, iktisadi
etkenler, bilim ve teknolojideki gelişmeler, coğrafi faktörler, örf şeklinde
ayrı ayrı ele alabileceğimiz hükümlerin değişmesini zaruri kılan etkenlerin
varlığını inkara kalkışmak ya da görmemezlikten gelmek isabetli değildir. Ancak
hukûki hükümlerdeki ölçüsüz ve sınırsız değişikliklerin de fert ve toplum
hayatından onulmaz yaralar açacağı,
adaletsizliklere meydan vereceği âşikârdır. İslâm hukukunda ilke olarak
benimsenen hükümlerin değişmesinin saha ve sınırları konusunda bir fikir
birliğinden söz etme imkânımız yoktur. Ancak bakış açımıza göre İslâm hukukunda
değişmeye kapalı alanlar bulunduğu gibi açık olan alanlar da vardır.