7. Uluslararası Asos Congress Hukuk Sempozyumu, Eskişehir, Turkey, 27 - 29 May 2021, pp.50-51
SPACs or ‘birleşme amaçlı ortaklıklar’ as regulated in Turkish law, have burst in recent years in international markets. Turkish SPACs modelled after their US counterparts, are founded through the initial public offering (IPO), and do not have any commercial operation until then. SPACs seek to merge with an operating non-public company called as target company. However, this merger process has its own risks. Bearing in mind that the IPO procedure is challenging, non-public companies may wish to merge with SPACs, by evading the relevant securities regulations. Hence, target companies seem to have an increasing demand to merge with SPACs, because merger procedure is easier to oblige than that of IPO’s and they can become public in a shorter time. The merger with SPACs will diminish the failure risk in an IPO and ensure the cash flow into the target company, which is already financially small sized. Moreover, SPACs are obliged to merge with a target company within the timeframe and within the scope of investment strategy determined in their prospectuses in IPOs. However, some shareholders may wish to redeem their shares since the merger has not taken place for a reason or despite the shareholder approval of the merger, they are not satisfied of this merger. In case the merger has not consummated within the timeframe, the shareholders except sponsors are required to receive the 90% of the fund from the IPO must. In the other case, the voluntary buy-back process must be observed for the shareholders who would like to redeem their shares despite shareholder approval of the merger. Therefore, how this voluntary buy-back should be processed should be examined in detail. Keywords: Merger, SPACs (special purpose acquisition companies), voluntary buy-back, target company, dilution in shares.
ABD piyasasında 2000’li yıllardan itibaren SPACs (special purpose acquisition companies: özel amaçlı satın alma şirketleri) adıyla varlığı sürdüren ve Türk Hukuku’na 2013 yılında yayımlanan II-23.1 sayılı Tebliğ ile ilk kez giren birleşme amaçlı ortaklıklar, yeni bir yatırım aracı olarak nitelendirilebilir. Son birkaç yılda ABD piyasasında tüm halka arzların yarısından daha fazlasının bu tür ortaklıklarca yapıldığı görülmüş olmakla birlikte bu dönem özellikle medyada bu şirketlerin niteliğine işaret ederek ‘Açık Çek Patlaması’ (Blank Check Boom) olarak adlandırılmıştır. Nitekim Türk hukukunda birleşme amaçlı ortaklıklar olarak düzenlenen bu ortaklıklar, yatırımcılarının kendisine birleşmek için şirket bulmak amacıyla adeta açık çek verdiklerini vurgulamak üzere açık çek ortaklıklar (blank check companies) ve hiçbir ticari faaliyeti veya varlığı olmamasını vurgulamak üzere ise kabuk ortaklıklar (shell companies) gibi çeşitli isimlerle de anılmaktadır. Kendine ait hiçbir ticari faaliyeti olmayan birleşme amaçlı ortaklıklar, halka açık olmayan ve aktif olarak ticari faaliyette bulunan ve hedef ortaklık olarak adlandırılan başka bir şirketle birleşmek üzere halka arz yoluyla kurulurlar. Bu süreç, kendi içinde bazı riskler barındırmaktadır. Öncelikle halka açık olmayan ortaklıkların, halka açılmaya ilişkin sermaye piyasası düzenlemelerine uyumun oldukça zor olduğu düşüncesiyle ve bu düzenlemeleri bypass etme sonucunu doğuracak şekilde bir birleşme amaçlı ortaklık ile birleşmek istemektedir. Dolayısıyla birleşme işleminin, halka arz işlemlerine nazaran daha kolay olması ve hedef ortaklığın daha erken bir zamanda halka açık ortaklık olması imkanını hedef ortaklıkların birleşme amaçlı ortaklıklar ile birleşme talebini artırmaktadır. Bir halka arzın başarılı olmama riski, bu tür ortaklıklarla birleştiklerinde ortadan kalkacak ve küçük bir ortaklık olan hedef ortaklığa nakit akışının sağlanmasını garantiye alacaktır. Diğer taraftan birleşme amaçlı ortaklıklar, halka arz esnasında hazırladığı izahnamesinde önceden belirlenmiş bir süre içinde ve yatırım stratejisi doğrultusunda bir hedef ortaklık bularak birleşmek durumundadır. Ancak süre sonunda birleşmenin gerçekleşmemesi halinde halka arzdan elde edilen gelirin %90’ının kurucular dışındaki ortaklara geri verilmesi söz konusu olacaktır. Haliyle hukuki varlığını sürdürmek isteyen bu ortaklıkların yöneticilerinin, hedef ortaklığı belirlerken ne kadar özenli davranacakları belirsizdir. Birleşme amaçlı ortaklıkların, hedef ortakları belirlemesi, birleşme sürecinin başlaması ve birleşmenin gerçeklemesi durumlarında, gerek kabuk şirket olmaları gerekse de sadece birleşme amacıyla kurulmaları dolayısıyla karşılaşabilecekleri bazı sorunların olduğu tartışmasızdır. Bu doğrultuda yukarıda örnekleme yoluyla gösterildiği üzere bu sorunlar karşısında, Türk sermaye piyasası mevzuatında ilgili hususların nasıl düzenlendiği ve düzenlemelerin nasıl uygulanacağının ortaya koyulması gerekir.