Büyükçekmece 1. Uluslararası Yerel Yönetimler Kongresi, İstanbul, Turkey, 14 - 17 May 2017, pp.133-135, (Summary Text)
In 2012, the Law no. 6360 expands the adjacent of metropolitan municipalities to provincial boundaries, Then, some problems have been encountered in the application of social policies within the framework of social municipalism. In this study, these problems and solutions of these problems are going to be discussed by taking into consideration the opinions of high-level administrators working in the metropolitan municipalities and metropolitan sub-provincial municipalities. In accordance of this discussion, conceptual framework and historical evolution of social municipalism, transformation of social municipalism in Turkey since 1970s and the problems brought by the Law no. 6360 and its solutions are the main subjects of this article.
With the Law No. 6360, strengthening of local governments, utilization of economies of scale, production of low-cost and high quality services and elimination of coordination deficiencies in service provision have been envisaged. However, in the questionnaires and face-to-face meetings, it was revealed that some problems were encountered in the field of social policies after Law 6360. These problems are mainly due to (1) inadequate share of social services from the municipal budget, (2) lack of coordination in the presentation of social services, resulting in the duplication of services, (3) lack of sanctions in new legislation in areas such as women's and children's guesthouses, cultural habits and lack of qualified personnel; (4) damage to agriculture and livestock activities through the removal of the rural-urban division, which can be listed as the negative consequences of the level of economic prosperity of the old peasant / new locals living in the countryside.
The first solution proposed in the face-to-face meetings is the increase in the share of social services in the municipal budget through the increase of financial autonomy and self-incomes of the municipalities. The second proposal is the establishment of coordination and communication units between metropolitan municipalities, district municipalities, neighborhood representatives (muhtar), central government and NGOs in order to eliminate coordination and service redundancies. The third proposal, in particular for women and children's guesthouses, is to enforce sanctions and supervision on municipalities that do not fulfill the services and benefits specified in the Law, to train qualified personnel in this regard, to provide regular information and assistance to citizens on services. The final recommendation is to make the legislative changes that are not updated for rural areas to be appropriate for the day, to reevaluate the regulations that increase the production costs of the citizens living in the rural areas and to establish training centers for agriculture and animal husbandry, introduce the current practices, establish sample facilities, conduct joint projects and deliver material assistance.
Recent reforms in the field of local governments have created significant opportunities within the scope of social municipalism. However, this is to produce new poor in rural areas and to make poverty permanent throughout the rural areas. Thus, the citizens continue to stay unemployed and maintain their lives in dependence on the assistance. In this framework, municipalities can work together with public institutions and NGOs in the city to provide long-term solutions to the poverty problem rather than short-term and medium-term solutions.
2012
tarihli 6360 sayılı Kanun çerçevesinde, büyükşehir belediyelerinin yetki alanları
il sınırlarına genişletilmiştir. Bunun ardından, büyükşehir belediyelerinin
yetki alanlarının genişlemesinden dolayı, sosyal belediyecilik anlayışı
kapsamında yürütülen sosyal politika uygulamalarında kimi sorunlar ile karşılaşılmıştır.
Bu çalışmada, bu sorunlar ile çözüm önerileri, büyükşehir belediyeleri ve
büyükşehir ilçe belediyelerinde görev yapan üst düzey yöneticileri ile yapılan
anket çalışması ve yüz yüze görüşmelerden elde edilen veriler ışığında tartışılacaktır.
Bu çerçevede, çalışmada öncelikle sosyal belediyeciliğin kavramsal çerçevesi
ile tarihsel gelişimi ele alınacak, ardından Türkiye’de sosyal belediyecilik
anlayışının 1970’lerden bu yana dönüşümü irdelenerek 6360 sayılı Kanun’un
sosyal belediyecilik alanında beraberinde getirdiği sorunlar ile bunlara yönelik
çözüm önerileri değerlendirilecektir.
6360 sayılı Kanun’la, yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi, ölçek ekonomilerinden faydalanarak düşük maliyetli ve kaliteli
hizmet üretilmesi ve hizmet sunumundaki koordinasyon eksikliklerinin
giderilmesi öngörülmüştü. Ancak, anket ve yüz yüze görüşmelerde, 6360 sayılı
Kanun sonrası sosyal politikalar alanında bazı sorunların yaşandığı ortaya
konmuştur. Bu sorunları, temel olarak, (1) sosyal hizmetlere belediye genel
bütçesinden ayrılan payın yetersizliği, (2) sosyal hizmetlerin sunumunda
koordinasyon eksikliği olması ve bunun sonucunda hizmetlerde mükerrerliğin
ortaya çıkması, (3) kadın ve çocuk konuk evleri gibi alanlarda yeni mevzuatta
yaptırım eksikliği, kültürel alışkanlıklar ve nitelikli personel azlığı
sebebiyle uygulama sorunları, (4) kır-kent ayrımının kalkmasıyla tarım ve
hayvancılık faaliyetlerinin zarar görmesi ve bunun da kırda yaşayan eski
köylü/yeni mahallelilerin ekonomik refah seviyesinde yol açtığı olumsuzluklar
şeklinde sıralayabiliriz.
Yüz yüze görüşmelerde bu meseleler karşısında ortaya konan çözüm önerilerden ilki, belediyelerin mali özerkliği ile öz gelirlerinin artırılması yoluyla belediye bütçesinde sosyal hizmetlere ayrılan payın yükseltilmesidir. İkinci öneri, koordinasyon eksikliği ve hizmette mükerrerliğin giderilmesine yönelik olarak, büyükşehir belediyeleri, ilçe belediyeleri, muhtarlıklar, merkezi yönetim ve STK’ler arasında koordinasyon ve iletişim birimlerinin kurulmasıdır. Üçüncü öneri, kadın ve çocuk konukevleri özelinde, Kanun’da belirtilen hizmet ve yardımları yerine getirmeyen belediyelere yaptırım ve denetim uygulanması, bu konuda nitelikli personel yetiştirilmesi, yardım ve hizmetler hakkında yurttaşların sürekli ve düzenli olarak bilgilendirilmeleri ve ihtiyaç duydukları halde hizmet ve yardım almaktan çekinenlere destek hizmetinin sağlanmasıdır. Son öneri, kırsal alanlara yönelik güncelliğini yitiren yasal düzenlemelerin günümüze uygun hale getirilmesi, kırsal alanda yaşayan yurttaşların üretim maliyetlerini artıran düzenlemelerin yeniden değerlendirilmesi ve belediyeler tarafından tarım ve hayvancılığa yönelik eğitim merkezleri kurulması, güncel uygulamaların tanıtılması, örnek tesisler oluşturulması, ortak projeler yürütülmesi ve malzeme yardımları yapılmasıdır.
Yerel yönetimler alanında son dönemde yapılan reformlar, sosyal belediyecilik anlayışı kapsamında önemli fırsatlar üretmektedir. Ancak bu durum, kırsal alanda yeni yoksullar üretmeye ve ilin tamamında yoksulluğu sürekli hale getirmeye teşnedir. Böylece, yurttaşlar istihdamın dışında kalarak yapılan yardımlara bağımlı halde yaşamlarını sürdürmektedir. Bu çerçevede, belediyeler kentte bulunan kamu kurumları ve STK’ler ile iş birliği yaparak işsiz yurttaşların istihdama katılmalarını sağlayarak, yoksulluk sorununa karşı kısa ve orta vadeli çözümlerden ziyade daha uzun vadeli çözümler sunabilir.