Önen Ö. V.
Adalet Dergisi , no.75, pp.367-400, 2025 (TRDizin)
-
Publication Type:
Article / Article
-
Publication Date:
2025
-
Doi Number:
10.57083/adaletdergisi.1799435
-
Journal Name:
Adalet Dergisi
-
Journal Indexes:
TR DİZİN (ULAKBİM)
-
Page Numbers:
pp.367-400
-
Ankara Yıldırım Beyazıt University Affiliated:
Yes
Abstract
Uluslararası ceza hukukunda “bireysel ceza sorumluluğu” özellikle organize suçlar ve devlet destekli uluslararası hukuk ihlalleri bağlamında anlaşılması zor bir hukuki müesseseyi temsil etmektedir. Bu makale, suçun doğrudan faili olmayan üst düzey yetkililerin, askeri komutanların ve siyasi liderlerin sorumluluğunu uluslararası antlaşmalar, mahkeme statüleri ve yargısal içtihatlar ışığında analiz etmektedir. Nürnberg Mahkemeleri ile başlayan süreç, bireysel sorumluluğun uluslararası teamül hukukuna entegrasyonunu sağlamış; Eski Yugoslavya (EYUCM) ve Ruanda (RUCM) Uluslararası Ceza Mahkemeleri, bu ilkenin somutlaştırılmasında kritik bir rol oynamıştır. Roma Statüsü ile tesis edilen Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), suça katılım biçimlerini (azmettirme, yardım, planlama vb.) detaylandırarak ulusal hukuk sistemleriyle arasındaki normatif farklılıkları belirginleştirmiştir. Makalede, üst düzey yetkililerin sorumluluğu "üstün sorumluluğu" (superior responsibility) kavramı çerçevesinde ele alınmaktadır. Makalede yer verilen askeri üstlerin astlarının işlediği suçlardan haberdar olma veya önleme yükümlülüğü, ihmali sorumluluğun temelini oluşturmaktadır. Çalışmada aynı zamanda yargısal bağışıklık ve diplomatik dokunulmazlık gibi istisnai durumlar uluslararası suçlar bağlamında ele alınmış ve devlet başkanlığı dahil hiçbir resmi sıfatın cezai sorumluluktan muafiyet sağlamayacağı vurgulanmıştır. Ayrıca Roma Statüsü çerçevesinde emirlerin hukuka aykırılığı durumunda astların sorumluluğunun ne gibi şartlara tabi olduğu tartışılmıştır. Yapılan bu incelemeler sonrasında uluslararası ceza yargısının bireysel sorumluluğu kolektif eylemlerden soyutlayarak adaletin tesisine katkı sağladığı sonucuna ulaşılsa da siyasi irade eksikliği, yargı bağışıklıklarının suiistimali ve delil toplama zorluklarının etkin uygulamanın önündeki temel engeller olarak öne çıktığı sonucuna varılmıştır.